Harry Potter Neyi Öğrendi?

Harry Hogwarts’taki ilk gününde ona elini uzatan Draco Malfoy’un elini sıkar ve kendini ona çok yakın hisseder. Bu yakınlık hissi sebebiyle seçmen şapka onun okulunu seçerken “lütfen Slytherin olsun“ diye mırıldanır ve onu dinleyen seçmen şapka için karar artık kaçınılmazdır: “Slytherin” diye haykırır!

İlk filminden/kitabından itibaren iyilerle kötülerin savaşını anlatıyor gibi görünen Harry Potter serisinde “iyiler ve kötüler” ile ilgili, “iyilik ve kötülük” ile ilgili düşüncelerimiz serinin sonraki film/kitaplarında dramatik bir şekilde değişir. Serinin başında mutlak iyi sandığımız karakterlerin (örneğin Dumbledore) ilerleyen film/kitaplarda insani kusurlarını; mutlak kötü sandığımız karakterlerin de (örneğin Snape) iyi yanlarını öğreniriz ve bu karakterlere bakış açımız daha karmaşık bir hal alır. Peki bu değişimlere neler sebep olmuştur? Harry ile bizler zaman ilerledikçe neyi öğreniriz?

Yukarıda sıralanan sorulara cevap arayan bu yazı, iyilik ve kötülük kavramlarını iki farklı düzlemde karşılaştırmayı hedefliyor. Bu karşılaştırılmalardan ilki Harry’e öğretilen iyi ve kötü kavramlarının zaman içerisindeki evrimi. Bu kavramların gösterdiği evrim ise ikinci bir karşılaştırmayı doğuruyor: İyi Harry Potter ile kötü Tom Riddle’ın karşılaştırması.

Harry Potter muggle (büyücü olmayan) dünyasında büyümüş bir yetim olduğundan ilk filmin/kitabın başlarında büyücülerin dünyasının en kötüsünün-Lord Voldemort’un- kim olduğunu henüz bilmiyordur. Ancak büyücülerin dünyasına girer girmez onun adını ya da adı yerine söylenen sözleri – Kim olduğunu bilirsin sen–  sık sık duyar.  Anne-babasını öldüren  kişinin Voldemort olduğunu anlayan Harry, Hagrid’e şu sözleri söyler: “Annemle babamı o öldürdü değil mi? Bana bunu (yara izi) yapan adam.” Hagrid bu sözlere karşılık ona bir ders verecektir, bu nedenle Harry’nin onu dikkatlice dinlemesini ister: “Büyücülerin hepsi iyi değildir, bazıları yoldan sapar.” Bu sözler ile ilgili dikkat çeken en önemli nokta iyilerin ve kötülerin belirgin bir şekilde ayrılmış olmasıdır. Lord Voldemort ve onun müritleri kötü; Dumbledore, Hagrid ve elbette Harry iyidir. Yaşamının ilk aylarından itibaren ailesini kaybetmek, teyzesinin evinde sürekli eleştiriye ve saldırıya uğramak gibi deneyimleri olan, diğer bir deyişle iyiyle yeterince karşılaşmamış- Harry için iyi-kötü arasındaki bu ayrım oldukça kurtarıcı bir rol oynayacaktır. Harry bu yaşına dek o kadar çok olumsuz deneyim yaşamıştır ki, her türlü kötülük emaresi onun için oldukça zulmedicidir. Bu nedenle kendisinin (ve onun bir parçası olan sevdiklerinin) içerisindeki kötülüğe katlanması mümkün olmayacaktır. Bu durumda Harry için dışarısı tümden kötüden oluşurken, içerisi ise tümden iyiden oluşacaktır. Dışarıdaki kötülükle baş etmek için içerisindeki/çevresindeki iyilik onun için koruyucu bir kalkan görevi görmektedir. İlk filmleri izleyen/kitapları okuyan bizler için de bu ayrım oldukça belirgindir. Dumbledore, Hagrid, Harry vs. tümden iyi, Lord Voldemort, Snape, Malfoy  vs. ise tümden kötüdür. Hatta Sirius Black onunla ilk tanıştığımız anda tümden kötüyken, Harry’nin vaftiz babası ve Voldemort’a karşı savaşanlardan biri olduğunu öğrendiğimizde tümden iyiye dönüşür.

Zaman içinde yoğun bir ilgi, sevgi, hayranlık ve korumayla –kısacası iyiyle-  karşılaşan Harry Potter, beşinci filmde kendi içindeki kötülükle karşılaşabilecek güce erişir. Ancak bu karşılaşma onun için pek de kolay olmaz. Bu karşılaşmanın yarattığı suçluluk bizi vaftiz babasıyla arasında gerçekleşen şu diyaloğa götürür: “Voldemort ile benim aramdaki bağın sebebi ya benim giderek ona benziyor olmamsa. Kendimi hep çok öfkeli hissediyorum. Ya başımdan geçen onca şeyden sonra içimde bir şeyler bozulduysa? Ya kötü bir insana dönüşüyorsam.” Sirius Black ise Harry’nin -aynı Hagrid’in yaptığı gibi- onu dikkatlice dinlemesini ister, Harry Potter için yeni bir ders zamanıdır: “ Sen kötü biri değilsin. Başına çok kötü şeyler gelmiş iyi birisin. Dünya iyiler ve ölüm yiyenler (Voldemort’un müritleri) diye ikiye ayrılmaz. Hepimizin içinde hem aydınlık, hem de karanlık bir yan vardır. Önemli olan hangisini seçtiğimizdir.”  Bunun bir seçim olup olmadığı ile ilgili tartışmaları bir süre erteler ve Sirius’un  diğer sözlerine odaklanacak olursak Hagrid’in iyi ve kötü tarifinden bir hayli farklı bir tarifle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Geçen yıllar içinde iyiyle yeterince karşılaşmış olan Harry için bir diğer karşılaşma da Sirius’un ağzından dökülen ve içindeki kötülüğün de kapsandığı bu sözlerdir. Harry’nin artık insanları (ve kendini) kesin çizgilerle iyi ya da kötü diye ayrılmasına gerek yoktur; en iyi dediği kişilerin (örneğin Dumbledore) bile kötü tarafları vardır ve bu kötü taraflar onları kötü yapmaya yetmez.  Bu bakış açısı Harry’nin hissettiği suçluluğun azalmasına neden olacaktır. Öyle ya hissettiği, düşündüğü ya da arzuladığı kötülüğün onu tümden kötü yapmadığını anlatmıştır Sirius. Peki bu sözler Lord Voldemort ya da yazının bu noktasından sonra kullanılacak asıl adıyla Tom Riddle hakkındaki düşüncelerimizi nasıl değiştirmelidir?

Tom Riddle da aynı Harry gibi muggle dünyasında büyüyen yetim bir çocuktur. O da Harry gibi zorbalığa maruz kalmış ve saldırıya uğramıştır. Bir çok açıdan oldukça benzer bu iki çocuk arasında ise iki temel fark vardır. İlk fark büyüdükleri ortamlardır. Harry -teyzesinin de olsa- bir evde büyümüşken Tom Riddle bir yetimhanede büyümüştür ve John Bowlby’nin sözleriyle “Kötü evler iyi kurumlardan daha iyidir”. Karşılaştıkları zorbalıkla başa çıkarken kullanabildikleri büyü yapma becerisi ise bir diğer farktır. Tom Riddle ona kaba davrananlara henüz bir büyü eğitimi almamış olmasına rağmen kötü şeyler yapabilmektedir. Harry ise bu doğal yetenekten yoksundur ve istem dışı bir şekilde sadece bir kez kuzenini cezalandırabilmiştir. Ona çarpan kuzeninin bir yılanın kafesine düşmesini sağlayan Harry’nin bu durumdan oldukça keyif aldığını görebiliriz. Kuzenini güçsüz ve korkar bir halde görmek Harry’i keyiflendirmiştir ve  henüz -beşinci filmde göreceğimiz- suçluluğun izlerine rastlamak mümkün değildir. Zamanı bu şekilde kesiştirdiğimizde şöyle bir durumla karşı karşıya kalırız: Tom Riddle, Harry’e göre daha fazla cezaya, zorbalığa ve saldırıya maruz kalmıştır ve bu durumlarla Harry’den daha iyi bir şekilde başa çıkabilmektedir. Sadece geçmişleri değil, davranış motifleri de benzer bu iki çocuğun yaşamlarının farklılaşmasını ise iki noktaya referansla anlamlandırabiliriz: Yaşamının ilk yıllarında insanlar Harry Potter’ın zihninde zorbalık yapanlar ve zorbalığa maruz kalanlar şeklinde ayrılmıştır. Tom Riddle için ise zorbalık büyü ile karşılık verebildiği bir durumdur ve o insanları mugglelar ve büyücüler  olarak ikiye ayırır. Bu nedenle Tom Riddle için büyücülerle, Harry Potter için ise zorbalığa maruz kalanlarla özdeşim kurmak daha kolay olacaktır. Harry için kuzeni Dudley, Lord Voldemort, Snape ya da Draco Malfoy zorbalık yapan kötüler; Ron Wesley, Hagrid, Profesör Dumbledore ya da kendisi zorbalığın karşısında kalan iyilerdir. Tom Riddle için ise ona zorbalık yapan mugglelar kötü, onu aralarına alan büyücüler ise iyilerdir. Zorbalığı her halinden belli Draco Malfoy ona elini uzattığında Harry’nin zorbalığa maruz kalan Ron Weasley’nin yanında kalması; Tom Riddle’ın ise ders kitaplarında yazan tarifleri değiştirerek çok daha iyi iksirler yapabilecek kadar büyücüğe odaklanması biraz da bundandır.

Tom Riddle da aynı Harry Potter gibi iyi-kötü ayrımını keskin bir şekilde yapmaya ihtiyaç duyar. Onun da ona zulüm eden kötülüğü dışarıda bırakmaya, iyiliği ise içeride tutmaya ihtiyacı vardır. Ancak Harry’den farklı olarak o büyücüler dünyasına katıldığı andan itibaren yoğun bir ilgiyle, sevgiyle, hayranlıkla ya da korumayla karşı karşıya kalmamıştır. Büyücüler dünyasına girdiğinde de yeterince iyiye maruz kalamayan Tom Riddle için kendi içindeki kötü ile karşılaşmak mümkün olmayacaktır. Çevresinde bu karşılaşmanın yaratacağı yıkımı onaracak, onun içerisindeki kötüyü kapsayacak birileri bulunmayan Tom Riddle için dünya yaşamının ilerleyen yıllarında da iyi ve kötü –büyücüler ve mugglelar- şeklinde ikiye bölünmüş olarak algılanmaya devam edecektir.

Sirius Black’in iyilik ve kötülükle ilgili sözlerini tekrar hatırlamakta fayda var: “…Dünya iyiler ve ölüm yiyenler (Voldemort’un müritleri) diye ikiye ayrılmaz. Hepimizin içinde hem aydınlık, hem de karanlık bir yan vardır. Önemli olan hangisini seçtiğimizdir.”

Dünya tam da Sirius’un dediği gibi iyiler ve ölüm yiyenler diye ikiye ayrılmıyor olabilir. Ve elbette hepimizin içinde hem aydınlık, hem de karanlık bir yan vardır. Aydınlık ve karanlığı ayıran çizginin ne tarafına düşeceğimizi belirleyenin bir seçim olduğu konusunda ise kafam oldukça karışık.  Yeterince iyiye maruz kalan Harry’nin kendi kötülüğünden dolayı suçluluk hissettiğine şahit olduk.  Harry iyi ve kötünün birleşebileceğini, her zaman birbirine hiç bulaşmayacak şekilde kesin çizgilerle ayrılmadığını öğrendi. Peki Tom Riddle’ın da yeterince iyiye maruz kaldıktan sonra Lord Voldemort yerine Tom Riddle olarak kalabildiği bir evren yok mudur?

Çağdaş Yalçın

 

(Bu yazı ilk olarak filmhafizasi.com sitesinde yayınlanmıştır.)

harry-potter-neyi-ogrendi---eskisehir-gordion-psikolojik-danismanlik-merkezi