Bireyler çoğu zaman yaşadıkları sorunlar karşısında yardım arayışı içinde olabilirler. İş, aile, evlilik, okul alanında yaşanan problemler; kendisiyle ilgili şüphe, mantıksız korku, yüksek standartlar, kural ve zorunluluklar; yalnızlık, sosyal desteğin olmaması; yeni bir kültüre adaptasyon; tükenmişlik, boşanma, işsizlik ve bireyin kendisine özgü daha birçok nedenle bireyler yardım arama sürecine girebilirler. Psikoterapi de bu süreçte karşımıza çıkan bir kavramdır. Kelime anlamı ruhsal yollarla yardım ve iyileştirme olmakla birlikte psikoterapi; kişinin duygu, düşünce, davranış ve kişilik özelliklerini kendi beklentileri doğrultusunda değiştirmesi amacıyla psikoloji ilkelerine dayalı klinik yöntemlerin uygulanması ya da kişilerarası ilişkinin kullanılması olarak tanımlanabilir. Bu doğrultuda iki uzmanın işbirliği söz konusudur: Kendi sorunları ve kaynakları konusunda uzman olan danışan ve yöntem/teknik konularında uzman olan danışman/terapist.
Egan’ın Psikolojik Danışma Becerileri kitabına göre bireyleri yardım arama ve psikoterapi sürecine götüren iki temel neden vardır:
-Problemli durumlar: bireylerin yaşamlarındaki iyi idare edemedikleri karmaşık ve karışık sorunlar olarak tanımlanabilir. Kişiler bazen bu sorunlarla nasıl başa çıkacaklarını bilemez veya üstesinden gelebilmeleri için gereken kaynaklara sahip olmadıklarını hissedebilirler. Problemli durumların duygusal çalkantıya sebep olduğu ve kesin bir çözümü olmadığı söylenebilir. Bu yüzden danışanlar krizler, şüpheler, güçlükler, sorunlar, hayal kırıklıkları veya endişe yaşadıkları için danışmana başvurabilirler.
-Kaçırılan fırsatlar ve kullanılmayan potansiyeller: Kimi zaman danışanlar problemli durumlar ile karşılaştıkları için değil, istedikleri kadar etkin olamadıkları için yardım almak isterler. Kullanmadıkları kaynakları ve geliştirmedikleri imkanları vardır. Burada sorun neyin ters gittiği değil neyin daha iyi olabileceğidir.
Bu nedenler dikkate alındığında Egan’ın kitabına göre danışmanlığın ve psikoterapi sürecinin iki temel amacı vardır:
-Danışanın daha etkin bir şekilde yaşayabilmeleri için sorunları yönetebilmesini veya kullanılmayan/yetersiz kullanılan kaynak ve imkanlarını daha etkin bir şekilde geliştirmesini sağlamak.
-Danışanların bağımsızlaşması ve güçlenmesi için günlük hayatlarında kendi kendilerine daha iyi yardım edebilmelerini sağlamak.
Bu tanımlar ve amaçların farklı psikoterapi yaklaşımlarının görüşlerinden bağımsız olduğu ve ortak olarak değindikleri noktaları ifade ettiği söylenebilir. Çünkü insan davranışının ve psikolojik sorunların nasıl ortaya çıktığını, sürdüğünü ve değiştirilebileceğini açıklamaya çalışan çeşitli teoriler doğrultusunda farklı psikoterapi yaklaşımları gelişmiştir. Günümüzde 500’den fazla olan psikoterapi yaklaşımlarının insanı, insan davranışlarını, psikoloji sorunları açıklamada ve terapide kendilerine has teorileri, terapi süreci ve yöntemleri/teknikleri vardır. Bu yüzden nihai amaçlar Egan’ın kitabında söylediği gibi olsa da farklı yaklaşımların farklı amaçları ve psikoterapi süreci olduğu söylenebilir. Daha iyi netleştirmek için bu yaklaşımlardan en çok bilinenlerine kısaca değinelim:
Psikodinamik/Psikanaliz Yaklaşım: Sigmund Freud tarafından temelleri atılan kurama göre; kişilik, davranış ve psikopatolojinin kökeni erken çocukluk yaşantısından ve çeşitli psişik varlıklar (id, ego, süperego) arasındaki çatışmalardan kaynaklanır. Terapideki amaç bilinçdışı çatışmaları bilince getirmek, çözmesi için yardım etmek ve içgörüyü arttırmaktır. Serbest çağrışım, direncin analizi, aktarımın analizi kullandığı tekniklerden bazılarıdır. S. Frued sonrası psikanalitik teori alanında gerçekleştirilen çalışmalar nesne ilişkileri kuramı, kendilik psikolojisi ve ego psikolojisi gibi teorik yaklaşımların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Günümüzde temelini bu teorik yaklaşımdan alan farklı psikoterapi yönelimleri de psikodinamik/psikanalitik psikoterapiler başlığında değerlendirilmektedir.
Varoluşçu Yaklaşım: Daha çok felsefi bir anlayış olarak karşımıza çıkan varoluşçu yaklaşıma göre insanlar özgürdür, kendi yaşamlarından kendileri sorumludur ve kendini gerçekleştirme kapasitesine sahiptir. Bu yaklaşımın öncüllerinden olan Frankl’a göre insan davranışlarının altında yatan motivasyon anlam arayışıdır. Varoluşçu psikoterapinin amacı ise insanları özgür yapmaktır (semptomlarından kurtulmak, kendi olasılıklarının farkına varmak, yaşama özgürlüğü olmak). Varoluşçu terapistler amaca hizmet eden her türlü tekniği kullanabilirler.
Davranışçı Yaklaşım: Temelleri Skinner tarafından atılan yaklaşım; öğrenme modelleri (klasik, edimsel ve sosyal öğrenme) ile uyumlu ya da uyumsuz davranışı tanımlar. Psikoterapide amaç uyumsuz davranışın azaltılması ya da yok edilmesi ve uyumlu tepkilerin arttırılması ya da öğrenilmesidir. Bu amaçlarla gevşeme eğitimi, maruz bırakma, pekiştirme, biçimlendirme, girişkenlik eğitimi, model olma gibi teknikler kullanılır.
Bilişsel Davranışçı Yaklaşım: Hem bilişsel hem davranışçı kısmı içinde barındıran yaklaşıma göre duygu ve davranışlarımız bizim algılarımızın ve düşüncelerimizin bir ürünüdür. Şemalar, inançlar ve otomatik düşüncelere odaklanılır. Kişinin psikolojik sorunlarını sürdüren uyumsuz düşünce ve davranışlarını değiştirmeyi hedefler. Psikolojik bozuklukları destekleyen inançları daha uyumlu hale getirmek, uyumsuz davranışları değiştirerek uyumlu hale getirmek Bilişsel Davranışçı Terapilerin (BDT) amacını oluşturmaktadır. Bu doğrultuda bilişsel yeniden yapılandırma, sokratik sorgulama, davranışsal deneyler, aktivite çizelgesi yapma, gevşeme ve girişkenlik eğitimleri, maruz bırakma gibi hem bilişsel hem davranışsal teknikler terapide uygulanabilir.
Kaynaklar
Egan, G. (2011). Psikolojik danışma becerileri. (Ö. Yüksel, Çev.). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Murdock, N. L. (2016). Psikolojik danışma ve psikoterapi kuramları: Olgu sunumu yaklaşımıyla. (F. Akkoyun, Çev., Ed.). Ankara: Nobel Yayınları.