Hayatına giren kişiler tarafından hep terk edilenler, ilişkilerinde hep aşağılandığını hissedenler ile karşılaştığımız olmuştur. Bazı insanlar geçmişte deneyimlediklerine benzer olaylar yaşarlar, yakındıkları durum veya olaylar değişmez. Ve ‘Yine aynısı oldu.’ sözünü sıklıkla söyleyebilirler.
‘İnsan bilerek veya tamamen bilinçdışı mekanizmalarla yaşamı boyunca niçin simgesel anlamda aynı örselenmeleri tekrar tekrar yaşamaya yönelir?’ sorusunu Freud, ‘yineleme zorlantısı’ kavramıyla açıklamaktadır. Freud, kişinin kendini tekrar aynı kökensel örselenmenin ve hüsranın simgesel ve dolayısıyla duygusal eşdeğerine doğru bilinçdışı yollarla nasıl yönelttiğini, farkında olmadan tüm dekor, kostüm ve senaryosuyla hemen hemen aynı oyunu nasıl sahneye koyduğunu bu kavramla açıklamaktadır. Kısacası yineleme zorlantısı, geçmişin günümüzde yeniden sahnelenmesidir.
Peki geçmiş nasıl tekrar eder? Aslında tekrarlanan geçmiş çocukluk çağındaki yaşantılar, travmalar ve çözülmemiş hikayelerdir. Çocukluk çağındaki bu travmalar ve çözülmemiş hikayeler bastırılır. Çocukluk çağında bastırılan bu yaşantılar günümüzde farklı kişilerle benzer ilişkiler içerisinde yeniden yaşanır. Yani; çocukluk yaşantılarında ve travmalarında karşısındaki kişinin rolü bugün var olan diğer kişilere aktarılır. Örneğin; çocukken babası evi terk etmiş olan kız çocuğu kendini terk edilmiş hisseder. ‘Terk edildiğime göre bir hata yapmışımdır, terk edilmeyi hak ettim” gibi düşüncelerini ve bu travmadan kaynaklanan “değersizlik, eksiklik, suçluluk” gibi duygularını bastırır. Büyüdüğünde ya hep kendini terk edecek kişileri seçer ya da farkında olmadan kişinin kendini terk etmesini sağlar. Böylelikle çocuklukta bastırdığı terk edilmişlik duygularını yeniden yaşar. Aynı şekilde; çocukluğunda annesi tarafından sürekli aşağılanan, ezilen, işe yaramaz bir çocuk olduğu hissettirilen kişi; kendini aşağılayacak eşleri, patronları, arkadaşları seçer.
İlişkilerinin aynı sonuca çıktığı böyle kimseler vardır; birbirlerinden ne kadar farklı olsalar da himayelerindekiler tarafından bir süre sonra, nankörlüğün acılarını tatmak kaderleriymiş gibi terk edilen iyilikseverler, her dostlukları dostlarının kendilerine ihanetiyle sonuçlanan kişiler, kadınlarla her ilişkileri aynı aşamalardan geçip aynı şekilde sonlanan âşıklar, vb. Eğer burada bu kimsenin aktif bir davranışı söz konusuysa ve karakterindeki yineleyerek hep aynı yaşantılarla kendisini belli eden, değişmeyen özelliği keşfedebilirsek, bu hep aynı şeylerin "durmadan yeniden oluşu" bizi şaşırtmaz. Kişinin biraz pasif kaldığı ve durumu pek de etkilemiyormuş gibi görünmesine rağmen aynı kaderin yinelenişinin yaşandığı vakalar bizi çok daha şiddetle etkiler. Üç kez art arda, evlendiklerinden hemen sonra hastalanan ve ölünceye kadar kendisi tarafından bakılması gereken erkeklerle evlenen kadının öyküsünü düşünün.
İnsan yaşamında benzer şekilde tekrar eden olay, durum ve duygulanımların ortaya çıkması, tüm bu yaşantıların yineleme zorlantısının bir sonucu olduğunu düşündürebilir. Bu tekrarlayan olumsuz yaşantılardan kurtulmanın yolu da ancak erken dönemde yaşanan travmatik yaşantıların anlaşılması ve çözümlenmesi ile mümkün olacaktır.
Kaynaklar
Freud, S. (2009). Haz ilkesinin ötesinde ben ve id (A. Babaoğlu, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları.