COVID-19 ve Artan Pandemi Kaygısı

Korku, kaygı ve bilinmezlikle başlayan bu süreçte kaynaklarımızı doğru kullanarak ve farkındalığımızı arttırarak büyümeye ve başa çıkmaya doğru ilerleyebileceğimizden daha önce bahsetmiştik. Ama yine de, varoluşsal korkularımız hala devam ediyor olabilir ve her zamankinden daha belirgin olabilir. Bununla birlikte dünyanın endişesi de hissedilir olmaya devam ediyor. Boş raflar, hastalık, izolasyon, ölüm ve bilinmeyen gelecek… Varlığımıza tehdit oluşturduğu için hissettiğimiz endişenin de gittikçe arttığını görmekteyiz.

COVID-19 salgını ile birlikte dört temel varoluşsal korkularımız ile karşı karşıya kalmaktayız: kontrol kaybı, benlik sorgulamaları, izolasyon ve ölüm korkusu. Bu korkularla yüzleşmek bazı gerçeklerin farkına varmamıza yol açıyor. Ve bu gerçeklerle ne yapacağız oldukça önemli. Peki bu korkularla başa çıkmanın pratik yolları neler ve bu korkuları hayata devam etmek için nasıl kullanacağız?

1) Korkunuzun bilgi veriyor olduğunu unutmayın: Duygularınızı görmezden gelmeyin ve kabul edin, kendinize “bu duygu bana ne anlatmak istiyor?” diye sorun. Örneğin yorgun hissediyorsanız, göğsünüzde sıkışma hissi varsa ve düşüncelerinizi durduramıyorsanız; önce derin bir nefes alın, bu duyguların varlığını kabul edin ve bu duyguların size ne anlatmaya çalıştığını anlamak için onlara kulak verin. “Şu anda beni endişelendiren ne?” sorusunun cevabını bulmaya çalışın. İşinizi kaybetmekten, sağlığınızı kaybetmekten, geleceğin neler getireceğini bilmemekten mi korkuyorsunuz? Sonra bu ulaştığınız bilgilerle ne yapabileceğinizi bulmaya çalışın. Bazen tek yapabileceğimiz şey yaşanan durumu kabul etmektir. Örneğin, üniversite derslerim iptal olmuşsa bu durum üzerinde bir kontrolüm yoktur. Bazı durumlarda da neler üzerinde kontrolümüz olduğunu ve neler üzerinde kontrolümüz olmadığını fark edebiliriz. Örneğin, ellerimi yıkayabilirim ve insanlarla fiziksel temasımı kısıtlayabilirim fakat virüsün bulaşıp bulaşmaması üzerinde tam bir kontrole sahip değilimdir. Duygularınızı bir bilgi kaynağı olarak kullanmaya izin verirseniz, kendinizden bir şeyler öğrenebilirsiniz. Duygularımız durup dururken ortaya çıkmazlar, ortaya çıkmalarına yol açan bir neden vardır.

 2) Var olanı kabul edebilmek: Bu en zor adım olabilir. Genellikle “olanı” kabul etmek yerine, var olmasını istediğimiz farklı bir gerçeklikte yaşamayı diliyoruz. Gerçek şu ki, bu süreçte birçok insan hastalanacak, birçok insan ölecek ve geleceğin ne getireceğini bilmiyoruz. Bu gerçekliği kabul ettiğimizde “var olana” doğru yönelebiliriz. Gerçek bir zemine basar ve bu doğrultuda hareket edebiliriz. Ellerimizi yıkarız, olabildiği kadar evde kalırız, sevdiklerimizle sanal olarak bağlantı kurarız ve onlara duygularımızı ifade edebiliriz. Varoluşsal korkularımızı, korku olarak değil de gerçeklik olarak kabul etmeye başlayabiliriz.

3) Bağlantıda kalın: Hayatınızdaki insanlarla konuşun ve onlarla bağlantı kurun. Sanal yollarla görüşmeler yapın. Endişelerinizi ve bu süreçte yaşadığınız zorlukları paylaşın. Hayatınızda stres düzeyinizi daha da arttıran insanlar var mı? Onlardan biraz uzak durmak konusunda kendinize izin verin. Hayatınızda sizi dinleyecek birileri var mı? İkinizin de birlikte paylaşabileceğiniz, bu krizden başka bir şey hakkında konuşabileceğiniz bir şey bulabilir misiniz? En sevdiğiniz programı veya okuduğunuz kitap hakkında konuşun. Bunu bağlantıda kalmak amacıyla yapın. Hepimiz bu deneyimin ortasındayız ve birbirimizden bir şeyler öğrenebiliriz.

4) Gevşeme tekniklerini kullanın: Bir kriz durumundayken, bedenimiz bize bir şey söylüyor olabilir: Çevremizdeki tehditlere karşı dikkat etmemizi söylüyor. Bu insan olmanın koruyucu ve doğal bir tepkisidir. Fakat bu salgını eşsiz kılan, bedenlerimizin kısa süreli tehditlere tepki verme yönünde tasarlanmış olması ve tehlike sinyallerini uzun süre sürdürememesidir. Bu yorgunluk, tükenmişlik ve sersemlik hissi yaratabilir. Bu sebeple de bedenlerimizi rahatlatmamız gerekir. Bu gevşeme yöntemleri bedenimize güvende olduğuna yönelik sinyal verir. Gevşeme teknikleri evrenseldir ve beş duyumuzu kapsar. Nefes egzersizleri yapın. Nefes alıp verirken nefesinize odaklanın. Düşüncelerinizin gelip gitmesine izin verin. Onlara tutunmayın, sadece düşüncelerinizi fark edin. Başka bir gevşeme tekniği aşamalı kas gevşetme uygulamasıdır. Bu uygulamalar nefes alırken kaslarınızı sıkıca sıkmak ve nefes verirken kaslarınızı serbest bırakmak kadar basit uygulamalardır. Bu egzersizler bedeninizi ve zihninizi fark etmenize olanak sağlar.

5) Mümkün oldukça kendinize zaman ayırın: Haberlerden, korku ve endişeden kurtulmak için kendinize izin verin. Çizim yapma, müzik dinleme, kitap okuma, bir arkadaşınızla konuşma gibi sizi iyi hissettirecek etkinliklere zaman ayırın. Mevcut ana odaklanmak ve gülmek de size iyi gelecektir. Telefonunuzu bir kenara kaldırın. Balkonda oturun ve kuşların ötüşünü duyabiliyor musunuz diye bakın. Düşüncelerinize ara verin ve endişe, korku gibi hisleriniz zihninizi meşgul etmeye başladığında, bunları fark edin ve tekrar dikkatinizi o an yaptığınız şeye yönlendirin. Üretken olmanıza gerek yok, sadece iyi hissetmeniz ve mevcut anda var olabilmeniz yeterli.

Bu süreçte beraberiz. Ve birbirimize, dayanışmaya ihtiyacımız var. İnsanlar çeşitli şekillerde (istifleme, katılaşma, inkar, öfke) korkuya tepki verir: Bunlar çeşitli “savaşma”, “kaçma” ya da “donma” tepkileridir. Korkularınız size ne anlatmaya çalıştığına kulak verin. Bedeninize güvenin ve size bir şey anlatmaya çalıştığını göz ardı etmeyin. Varoluşsal korkular hayatımızın bir parçasıdır. Bunu ilk defa fark etmiş olabilirsiniz. Hayatta olmanın anlamı, yaşadığının farkında olmak, budur.

 

Kaynaklar: https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-courage-suffer/202004/covid-19-and-increasing-pandemic-anxiety

 

covid-19-ve-artan-pandemi-kaygisi---eskisehir-gordion-psikolojik-danismanlik-merkezi